+90 312 215 00 00
+90 312 215 00 00
İslam dünyasında önemli bir yeri olan Ramazan ayı, Osmanlı İmparatorluğu döneminden bugüne kadar türlü geleneklerle karşılanmıştır. İçeriğimizde hala büyük bir özveriyle gerçekleştirilen Ramazan geleneklerinden söz ediyor olacağız. Bahsi geçen gelenekler ile ilgili yapılan hazırlıklardan çeşitli eğlencelere kadar her bir ayrıntıyı buradan öğrenebilirsiniz. O halde daha fazla beklemeden başlayalım!
Ramazan denince akla gelen sayısız gelenek bulunur. Evlerin köşe bucak temizlenmesi, eğlencelerin yapılması, pişi dağıtılması, ilk kez oruç tutan çocuklara armağanlar alınması, oruca direk vurma geleneğinin gerçekleştirilmesi, çat kapı gelen iftar konuklarının ağırlanması ve Mahya sanatının icra edilmesi gibi pek çok gelenek mevcuttur. Her birini beraber inceleyeceğiz. Tüm bu gelenekler bizlere Ramazan ayı ile ilgili bilgiler verecektir.
Geleneklerin en özel olanı hiç şüphesiz ki bu ay için yapılan hazırlıklardır. Bundan seneler önceki Ramazan gelenekleri arasında evin temizlenmesi de vardı. Evlerin hem Ramazan hem de bayram boyunca tertemiz olmasına dikkat edilirdi. Temiz olan bir evin daha bereketli olacağına inanılırdı. Sık kullanılmayan sadece misafire sunulan tabaklar, bardaklar, çatal ve kaşıklar güzelce temizlenip ortaya çıkartılırdı. Evin daha güzel görünmesi sağlanırdı.
Kültürümüzde Ramazan ayı için ne gibi hazırlıklar yapılır sorusu akla birçok cevabı aynı anda getirir. Bu özel ayda sayısız eğlence yapılır. Ramazan ayının kutsal manasının yanında eğlence anlayışı da herkesçe sevilirdi. Bütün gün sabırla tutulan orucun açılmasıyla beraber şenliklere geçilirdi.
Teravih namazı sonrasından sahur vaktine kadar devam eden bu eğlence hali son derece huzuru geçerdi. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var denilerek bol köpüklü kahveler yudumlanır, derin sohbetler edilirdi. Sokakta Karagöz ve Hacivat oyunları sahnelenirdi. Yediden yetmiş yediye herkes bu oyunları izlemek için heyecanlanırdı.
Ayrıca Ramazan manileri de okunurdu. Bu manilerden bazıları komik olurken bazıları ise duygusal şekilde sergilenirdi. Dışarı çıkmak istemeyenler ise ev ortamında hikayeler anlatır sohbetler ederdi. Kimisi komşusuna gider saatlerce güzel vakit geçirir kimisi de kendi evinde ailesi ile mutlu zamanlar yaşardı.
Ramazan gelenekleri arasında en lezzetli olanına geldi sıra! Eskiden kadınlar Ramazan günlerinde herkese pişi dağıtırdı. Dumanı üzerinde buram buram tüten pişiler çay, domates ve peynirle keyifle tüketilirdi. Tepsi tepsi pişen pişiler içinizi ısıtırdı. Ramazan ayının bereketi bu şekilde daha çok insana ulaşırdı. Günümüzde hala birçok kişi bu özel ayda pişi hazırlar ve çevresindekilere dağıtır.
Ramazan ayının başlaması ile en çok da ilk kez oruç tutan çocuklarda farklı bir heyecan olurdu. Ergenlik dönemine girmiş çocuklar yavaş yavaş oruç tutmaya başlardı. Ramazan gelenekleri arasında çocukları oruç tutmaya teşvik etmeye yönelik adımlar da atılırdı. Bu yüzden ilk defa oruç tutacak olan miniklere özel hediyeler hazırlanır ve iftar sonrası verilirdi.
İsmi başta biraz tuhaf gelse de oruca direk vurma geleneği Ramazan gelenekleri arasında en sevilenlerden biridir. Oruç tutma ibadetini yapamayacak kadar ufak yaştaki bireyler için uygulanan bu geleneğin detayları ise şöyle; öğlen vaktinde yemek yedirilirdi. Bu yemek molasının adı ise “oruca direk vurma” olmaktadır. Bu şekilde minik dostlarımızı oruç tutmaya alıştırmak amaçlanırdı.
İftar sofraları kalabalıkken çok daha güzeldir hiç şüphesiz. Çat kapı gelen konuklarla sohbetler daha da derinleşir, anlam kazanırdı. Osmanlı Ramazan gelenekleri içerisinde iftar saatinde ev kapısının sonuna kadar açık bırakılması geleneği de vardır. Yoldan karnı aç şekilde geçen bir insan bu şekilde misafir olarak evi ziyaret edebilirdi. Herkese kapı açıktı. Konukların memnun kalması adına ev sahibi elinden gelenin en iyisini yapardı. Böylelikle misafirden bol bol dua alınır, evin bereketi de en güzel şekilde artmış olurdu.
Osmanlı kültüründe oruç ve Ramazan ile ilgili gelenekler arasında yer alan güllaç ikramı, herkesin yüzünü güldürürdü. Güllaç, Ramazan ayı ile bütünleşen harika bir tatlıdır. Günümüzde halen birçok yerde bu gelenek sürdürülür. Geleneksel Türk tatlıları arasında en hafif olanı da yine bu seçenektir. Mideyi asla yormaz, bol bol kalsiyum içerdiği için faydalıdır.
Osmanlı döneminde 3 İhlas 1 Fatiha okunarak pişirilen bu özel tatlı, Ramazan sofralarının vazgeçilmezlerinden biriydi. Bol cevizle süslenen güllacın gerçek tadına varmak istiyorsanız kesinlikle Liva Pastacılık tarafından sunulan cevizli güllaç seçeneğini denemelisiniz. Bu benzersiz lezzete bayılacağınızı düşünüyoruz.
Ben farklı lezzetlere daha açığım diyenler için de taptaze çileklerle özenle hazırlanan çilekli güllaç opsiyonunu önerebiliriz.
Ramazan ayına bambaşka bir güzellik katan Mahya sanatından söz etmeden geçmek istemedik. Bu sanatın birçok örneğini camilerde de görüyoruz aslında. Günümüzde bazı yerlerde devam eden bir sanattır. Ancak ülke genelinde maalesef ki Mahya’nın ne olduğunu bilen çok az kişi vardır.
Mahya ustaları zaman geçtikçe aramızdan ayrılıyor ve yeni sanatçılar gelmiyor. 500 senelik geçmişiyle büyüleyici bir havası olan Mahya, kültürümüzde bambaşka bir yere sahiptir. Camilerin minareleri arasındaki ışıklı yazıları bilirsiniz. Bu yazıların her biri Mahya sanatının en güzel örnekleridir. Özellikle akşamları görsel bir şölen sunar.
Osmanlı döneminin en sevilen Ramazan geleneklerinden bir diğeri ise diş kirası olmaktaydı. Maddi durumu iyi olan bireyler, evlerinde ziyafet verirdi. Halka açık şekilde yapılan bu organizasyon, diş kirası olarak adlandırılırdı. Konuklar “Tanrı misafiri” olarak görülürdü. Bunun yanı sıra konuklar evlerine döneceği zaman her birine kese içine konmuş hediyeler verilirdi. Neyse ki günümüzde bu geleneği sürdüren birçok kişi hala var.
Osmanlı gelenekleri denince akla gelen bir diğer etkinliğe geldi sıra. Ramazan ayının 12. gününde Hırka-i Saadet Merasimi yapılırdı. Bu özel gün, Osmanlı Sarayı’nda kutlanırdı. Has Oda adlı bir yer vardı ve burada kutsal emanetler tutulurdu. Dip bucak temizlenen Has Oda’da devlet büyükleri ve üst kademe kişiler ağırlanırdı.
Hırka-i Saadet, gümüşler içinde muhafaza edildiği yerden alınır ve ortaya çıkartılırdı. Günümüze baktığımızda Topkapı Sarayı konumunda Hırka-i Saadet ismi verilen özel bir alan olduğunu görebiliriz. Osmanlı’da Ramazan konusunda en sık öne çıkan merasim budur. Bugün birçok kişi hala Hırka-i Saadet’in ihtişamından söz eder.
Bu içeriğimizde sizlere birbirinden özel Ramazan geleneklerini aktarmış olduk. Bu özel ayda bol bol geleneksel tatlı tüketmek istiyorsanız Liva Pastacılık bünyesinde sunulan Ramazan tatlıları tam size göre demektir. Her birini iftar sonrası çay sofrasında bol bol tüketebilirsiniz, afiyet olsun!